Ebu Hureyre r.a
Hz Ebu Hureyre r.a rivayet ettiği hadisler
Hz Ebu Hureyre r.a Kale rasülullah s.a.s:
مَنْ كَذَبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَّوأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ
Kim benim adıma yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın. Buhari ve Müslim, Hadis no: 4; Darimi, Sünen hadis no: 594; İmam Ahmed, Müsned hadis no: 9146.
Hz Ebu Hureyre r.a dan Peygamber efendimiz s.a.v şöyle sordular:
''Hangi amel daha üstündür? Peygamberimiz şöyle buyurdu:
الْإِيمَانُ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ
Allah ve Rasülüne imandır''. buyurdular.
İmam Nesai, Süneni Nesai hadis no 4985.
Hz Ebu Hureyre r.a dan Peygamber efendimiz s.a.v şöyle buyurdu:
الإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ أَوْ، بِضْعٌ وَسِتُّونَ شُعْبَةً، فَأَفْضَلُهَا قَوْلُ : لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَأَدْنَاهَا إِمَاطَةُ الأَذَى عَنِ الطَّرِيقِ، وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ الإِيمَانِ
"İman altmış küsür diger hadiste yetmiş küsür şubedir en üstünü La ilahe illallah en aşağısı ise insanlara eza veren şeyleri yoldan kaldırmaktır, hayada imandan bir şubedir.
İmam Buhari, Sahihi Buhari hadis no 9; Imam Müslim, Sahihi Müslim hadis no 57-58; Tirmizi, Süneni Tirmizi hadis 2614; Ebu Davud, Süneni Ebu Davud hadis no 4676; Nesai Süneni Nesai Kebir hadis no 11735-36-37. Sened ve Metin Müslime ait. Tirmizi hasen sahihtir dedi. Bu hadisin tüm tarikleri Abdullah bin dinar an Ebu Hureyre tarikiyle tahriç edilmiştir.
Hz Ebu Hureyre r.a dediki: Peygamber efendimiz s.a.v şöyle buyurdular:
لَا تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلَا تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا أَوَلَا أَدُلُّكُمْ عَلَى شَيْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ أَفْشُوا السَّلَامَ بَيْنَكُمْ
''İman etmedikce cennete giremezsiniz birbirinizi sevmedikçede iman etmiş olamazsınız size bişey söyleyimmi onu yapınca aranızda sevgi bağı oluşşun? Aranızda selamı yayınız''. Müslim, Sahihi Müslim hadis no 93.
Ravi Züheyr bin harb Cerirden oda Ameşten rivayetinde ise:
''Nefsim kudret elinde olan Allaha yemin ederimki İman etmedikçe cennete giremezsiniz devamı Ebu muaviye ve veki hadisi gibidir. Müslim, Sahihi Müslim hadis no 94.
Hz Ebu Hureyre r.a dan Peygamber efendimiz s.a.v şöyle buyurdular:
مَنْ سَرَّهُ أَنْ يَجِدَ طَعْمَ الإِيمَانِ فَلْيُحِبَّ الْمَرْءَ لا يُحِبُّهُ إِلا لِلَّهِ
''İmanın tadına ermek isteyen insanları yalnız Allah rızası için sevsin'' Tahavi, Müskilil Eser hadis no: 3220; İmam Ahmed, Müsned hadis no: 7769; İshak bin Rahuvey, Müsned hadis no: 311; İbn Cad, Müsned hadis no: 1462; Hakim, Müstedrek hadis no: 7393; Beğavi, Şerhus Sünne hadis no: 3374. Hakim isnadı sahihtir dedi. Lakin hadis bu tarikten hasendir.
Hz Ebu Hureyre r.a dan dedim ki ya Rasülullah en üstün amel hangisidir? Peygamber efendimiz s.a.v şöyle buyurdular:
الصَّلَاةُ عَلَى مِيقَاتِهَا، قُلْتُ : ثُمَّ أَيٌّ، قَالَ : ثُمَّ بِرُّ الْوَالِدَيْنِ، قُلْتُ : ثُمَّ أَيٌّ، قَالَ : الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
''Allah'a imandır' dedimki sonra nedir? dedi ki: ''Allah yolunda cihaddır'' dedim ki sonra nedir? dedi ki: Kabul edilmiş hacdır'' demiştir. İbn Hibban, Sahihi İbn Hibban Hadis no 153.
Hz Ebu Hureyre r.a dan Peygamber efendimiz s.a.v şöyle rivayet etti:
Peygamberimize sordular hangi amel daha üstündür? Peygamberimiz şöyle buyurdu:
سُئِلَ أَيُّ الْعَمَلِ أَفْضَلُ فَقَالَ إِيمَانٌ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ قِيلَ ثُمَّ مَاذَا قَالَ الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ قِيلَ ثُمَّ مَاذَا قَالَ حَجٌّ مَبْرُورٌ
Allah'a ve Rasülüne İmandır. adam dediki: sonra nedir? Peygamberimiz: Allah yolunda cihadtır. dedi Adam dediki: sonra nedir? Peygamberimiz kabul edilmiş hactır' buyurdu. İmam Buhari, Sahih hadis no 26; Imam Müslim, Iman. Metin Buharinin.
Hz Ebu Hureyre r.a dedi ki; Peygamber efendimiz s.a.v şöyle buyurdu:
مَنْ أطَاعَنيِ فَقَدْ أطَاعَ اللهَ وَمَنْ عَصَانيِ فقدْ عَصَى اللهَ
''Kim bana itaat ederse Allaha itaat etmiş olur, kim bana isyan ederse Allaha isyan etmiş olur''. demiştir. İbn Mace, Süneni İbn Mace hadis no 3. Hadis sahihtir.
Hz Ebu Hureyre r.a dediki Rasülullah s.a.v efendimiz şöyle buyurdular:
مَنْ أَطَاعَنِي فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ ، وَمَنْ عَصَانِي فَقَدْ عَصَى اللَّهَ، وَمَنْ أَطَاعَ أَمِيرِي فَقَدْ أَطَاعَنِي، وَمَنْ عَصَى أَمِيرِي فَقَدْ عَصَانِي
"Kim bana itaat etmişse mutlaka Allah'a itaat etmiştir. Kim de bana isyan etmiş ise, mutlaka Allah'a isyan etmiştir. Kim emîre itaat ederse mutlaka bana itaat etmiş olur. Kim de emîre isyan ederse mutlaka bana isyan etmiş olur."
İmam Ebu Yusuf Kitabul-Haraç hadis no 20; İmam Buhari Sahihi Buhari hadis no 6718; Hemmam b Münebbih, Saifeyi Sadıka hadis no 21; Abdurrezzak, Musannef.Müslim, İmaret 33, (1853); Nesai, Bey'at 27, (7, 154).] AÇIKLAMA:
1- Baştaki ilk cümle mâna itibariyle Kur'an'dan muktebes gibidir. Zîra âyet-i kerimede: "Kim Resûl'e itaat ederse mutlaka Allah'a itaat etmiştir" (Nisa 80) buyurulmaktadır. Bu ilk cümle şöyle de te'vil edilebilir: "Kim bana itaat ederse mutlaka Allah'a itaat etmiş olur. Çünkü ben, Allah'ın emrettiğinden başka bir emirde bulunmam, öyle ise, kim kendisine emrettiğim şeyi yaparsa, onu emretmemi bana emreden Zât-ı Zülcelâl'e itaat etmiş olur."
Mânanın şöyle olması da mümkündür: Madem ki Allah bana itaat etmeyi emretti, öyle ise kim bana itaat ederse, Allah'ın bana itaat etmesi için kendisine yaptığı emre itaat etmiş olur.
Masiyetle ilgili yasak emrine uyma hususunda da aynı şeyler söylenebilir.
2- İtaate gelince, o, "emredilen şeyi yapmak, yasaklanan şeyi de terketmektir." İsyan da bunun hilafıdır.
Hz Ebu Hureyre r.a dedi ki; Peygamber efendimiz s.a.v şöyle buyurdu:
مَا أمَرْتُكُمْ بِهِ فَخُذُوهُ . وَمَا نَهَيْتُكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا
''Size birşey emrettiğim zaman ona sarılın sizi bişey nehyedersem ondan sakının'' demiştir. İbn Mace, Süneni İbn Mace hadis no 1. Hadis sahihtir.
Hz Ebu Hureyre r.a dedi ki: Peygamber efendimiz s.a.v şöyle buyurdular:
دَعُونِي مَا تَرَكْتُكُمْ إِنَّمَا هَلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بِسُؤَالِهِمْ وَاخْتِلَافِهِمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْ، فَإِذَا نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَيْءٍ فَاجْتَنِبُوهُ، وَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِأَمْرٍ فَأْتُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ
'Beni bırakın sizi bıraktığım sürece çünkü sizden önceki kavimler çok soru sormaları ve peygamberleri üzerine ihtilafları yüzünden helak oldular. Size birşey emrettiğim zaman ona yerine getirin gücünüz yettiği sürece, sizi birşeyden sakındırdığım zaman ondan sakının. İmam Buhari, Sahihi buhari hadis no 6858. İbn Mace, Süneni İbn Mace hadis no 2; Beyhaki, el-Kadau vel Kader hadis no: 6773.
Hz Ebu Hureyre r.a. anlatıyor: Resülullah s.a.v. şöyle buyurdu:
إنِّي إنَّمَا بُعِثْتُ رَحْمَةً وَلاَلَمْ اُبْعَثَ لَعّاناً
Ben rahmet olarak gönderildim, lanetleyici olarak değil. Müslim.
Hz Ebu Hureyre r.a dediki Rasülullah s.a.v şöyle buyurdular:
الْمِرَاءُ فِى الْقُرْآنِ كُفْرٌ
"Kuran hakkında tartışmak küfürdür".
İbn Hibban sahihinde; Ebu Davud sünen; Taberani ve diğerleri ise Zeyd b Sabit r.a. rivayet etmişlerdir. Hafız Münziri et-Tergip ve Terhib.
Hz Ebu Hureyre r.a dan Peygamber efendimiz s.a.v şöyle buyurdular:
تَفَرَّقَتِ الْيَهُودُ عَلَى إِحْدَى وَسَبْعِينَ أَوِ اثْنَتَيْنِ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وَالنَّصَارَى مِثْلَ ذَلِكَ وَتَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً
''Yahudiler yetmişbir veya yetmiş iki fırka/guruba bölündüler. Hiristiyanlar da aynı şekilde bölündüler. Benim ümmetim ise yetmişüç guruba bölünecek'' demiştir.
Tirmizi, Süneni Tirmizi hadis no 2640; Ebu Davud, Süneni Ebu Davud hadis no 4596; İbn Mace, Süneni İbn Mace Hadis no 3991. Tirmizi dedi ki: bu babta Ebu Said, Abdullah bin Amr ve Avn bin Malikten rivayet edilmiştir ve hadis hasen sahihtir. İbn Macenin Şerhinde geçtiği üzere buradaki fırkalaşma Usül ve inancta furu ve muamelatta değil.
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
إِنَّمَا يُبْعَثُ النَّاسُ عَلَى نِيَّاتِهِمْ
"Şurası muhakkak ki insanlar Kıyamet günü niyetleri üzere diriltilecekler.İbn Mace, Sünen Hadis no: 4227. Heysüme Mecmauz Zevahid de dedi ki: İsnadı ravi Zeyd bin Müslim nedeniyle zaiftir ancak hadisin şahidi vardır onu Cabir bin Abdullah r.a dan müslim rivayet etmiştir. Seneddekki ravilerden buhari ve Müslim mutaabat için rivayette bulunmuşlardır.
Hz Ebu Hureyre r.a dediki: Rasülullah s.a.v buyurdular ki:
اِنَّ اللهَ لاَ يَنْظُرُ اِلَى اَجْسَامِكُم وَلاَ اِلَى صُوَرِكُم وَلَكِنْ يَنْظُرُ اِلَى قُلُوبِكُم وَاَعْمَالِكُم
‘Allah C.C sizlerin cisminize ve suretinize bakmanz fakat kalpleriniz ve amellerinize bakar’ Müslim, Sahihi Müslim hadis no 2564; İbn Mace Sünen; Ebi Nuaym, Hilyetül Evliya hadis no: 10062.
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
أَلاَ أُنَبِّئُكُمْ بِشَرَارِكُمْ؟ الّذِي يَأكُلُ وَحْدَهُ، وَيَجْلِدُ عَبْدَهُ، وَيَمْنَعُ رِفْدَهُ
"Size şerlilerinizi haber vereyim mi? Onlar, tek başlarına yiyenler, kölelerini dövenler, yardımı esirgeyenlerdir." [Rezin tahriç etmiştir.] kütübis-Sitte hadis no: (5907).
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
لَيْسَ مِنَّا مَنْ خَبَّبَ امْرَأَةً عَلَى زَوْجِهَا أَوْ عَبْدًا عَلَى سَيِّدِهِ
"Hanımını kocasına karşı, köleyi efendisine karşı ayartan bizden değildir!". Ebu Davud, Talak 1, (2175), Edeb 135, (5170); Hakim , Müstedrek 2721; Beyhaki, Şuabul İman hadis no: 5024; Hatib el-Bağdadi, Tarihul Bağdat hadis no: 1519.
AÇIKLAMA:
Bu hadiste Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), kadınla bizzat evlenmek veya bir başkasıyla evlenmesini sağlamak maksadıyla kocasından boşanmaya teşvik etmeyi, çeşitli yollara başvurarak boşanma hususunda kadını aldatmayı yasaklamaktadır. Keza, bir efendinin kölesi veya cariyesini, zina veya livataya sevketmek veya kaçmasını sağlamak veya efendisini, onu satmaya zorlamak için hilelere başvurmayı yasaklamaktadır. Şu halde, kadınla koca, köle ile efendi arasına sokulacak her türlü fitne ve fesad dinen yasaktır, pek büyük manevî mesuliyeti mucibtir.
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim:
أَرَأَيْتُمْ لَوْ أَنَّ نَهَرًا بِبَابِ أَحَدِكُمْ يَغْتَسِلُ فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسًا مَا تَقُولُ ذَلِكَ يُبْقِي مِنْ دَرَنِهِ، قَالُوا : لَا يُبْقِي مِنْ دَرَنِهِ شَيْئًا، قَالَ : فَذَلِكَ مِثْلُ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسِ، يَمْحُو اللَّهُ بِهِ الْخَطَايَا
"Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde hergün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne dersiniz?" "Bu hal, dediler, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!" Aleyhissalâtu vesselâm: "İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah onlar sayesinde bütün hataları siler" buyurdu." Buhari, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 282, (666); Tirmizî, Emsâl 5, (2872); Nesai, Salât 7, (1, 231); Muvatta, Sefer 91, (1, 174); Darimi; İmam Ahmed, Sahihi İbn Hibban ve Beyhak.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
رَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ ذُكِرْتُ عِنْدَهُ فَلَمْ يُصَلِّ عَلَيَّ، وَرَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ دَخَلَ عَلَيْهِ رَمَضَانُ ثُمَّ انْسَلَخَ قَبْلَ أَنْ يُغْفَرَ لَهُ، وَرَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ أَدْرَكَ عِنْدَهُ أَبَوَاهُ الْكِبَرَ فَلَمْ يُدْخِلَاهُ الْجَنَّةَ
"Ramazan girip çıktığı halde günahları affedilmemiş olan insanın burnu sürtülsün. Anne ve babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyen kimsenin de burnu sürtülsün. Ben yanında zikredildiğim zaman bana salat okumayan kimsesinin de burnu sürtülsün!". Tirmizî, Daavat 110, (3539); İmam Ahmed, Müsned hadis no: 7270; İbn Hibban, Sahih hadis no: 916; Hakim, Müstedrek; Bezzar, Müsned hadis no: 127ahihitir dedi.
AÇIKLAMA:
1- Burnu sürtülsün tabiri "zelil olsun" demektir. Resulullah'ın bu sözü öyle olacağına bir ihbar olduğu gibi, öyle olması için bir bedduadır da, ikisi de olabilir.
2- Hadis burada zikredilen üç durumun kurtuluş için fevkalâde ehemmiyetli fırsatlar olduğunu belirtiyor:
* Anne ve babanın hukukuna riayet onların makbul dualarını celbedecektir.
* Resulullah'a okunacak salavat makbul bir duadır, kolay bir mağfiret vesilesidir.
* Ramazan ayının orucu, oruçlunun tevbe ve istiğfarı, bu ayda bulunan ve bin aydan hayırlı olduğu Kur'an tarafından müjdelenen Kadir gecesi gibi fevkalâde fırsatlar malumdur. Şu halde bu fırsatları değerlendirmeden Ramazan'ı geçiren kimsenin burnu sürtülecek, zelil kılınacak demektir.
EN HAYIRLINIZ VE EN ŞERLİNİZ
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün):
أَلَا أُخْبِرُكُمْ بِخَيْرِكُمْ مِنْ شَرِّكُمْ ؟ " قَالَ : فَسَكَتُوا، فَقَالَ ذَلِكَ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ، فَقَالَ رَجُلٌ : بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ، أَخْبِرْنَا بِخَيْرِنَا مِنْ شَرِّنَا، قَالَ : " خَيْرُكُمْ مَنْ يُرْجَى خَيْرُهُ وَيُؤْمَنُ شَرُّهُ، وَشَرُّكُمْ مَنْ لَا يُرْجَى خَيْرُهُ وَلَا يُؤْمَنُ شَرُّهُ
"Size en hayırlınız ve en şerliniz kim olduğunu haber vermiyeyim mi?" buyurdular ve bunu üç kere tekrar ettiler. Cemaat: "Evet, haber veriniz!" dedi. "En hayırlınız, kendisinden hayır umulan ve şerri dokunmayacağı hususunda emin olunandır; en şerliniz de kendisinden hayır ümit edilmeyen ve şerrinden de emin olunmaya kimsedir." Tirmizî, Fiten, 76, (2264); İmam Ahmed, Müsned hadis no: 8613; İbn Hibban; Sahih hadis no: 532; Beyhaki, Şuabul İman hadis no: 10506; Tirmizi: Hasen sahihtir dedi.
Hz. Ebu Hüreyre (radyallâhu anh) anlatyor: "Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
إِيَّاكُمْ وَالْحَسَدَ فَإِنَّ الْحَسَدَ يَأْكُلُ الْحَسَنَاتِ كَمَا تَأْكُلُ النَّارُ الْحَطَبَ، أَوْ قَالَ : الْعُشْبَ
"Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu -râvi dedi ki: Veya kuru otu- yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir." Ebu Dâvud, Edeb 52, (4903); Abd bin Humeyd, Müsned hadis no: 1437; İbn Büşran, Emali hadis no: 724; Beyhaki, Şuabul İman Hadis no: 6100; Hatib el-Bağdadi, el-Kifaye fi İlmi Rivaye hadis no: 205; İbn Abdilber, Temhid hadis no: 979; Haraiti, Meseui Ahlak hadis no: 725. Hadis zaiftir. Zaiflik sebebi ise ravi: İbrahim bin Useyd in mechulü hal olması yani ravi hakkında hiçbir malumatın bulunmamasıdır.
ENÇOK CENNET VE CEHENNEME SOKAN ŞEY NEDİR
Hz Ebu Hureyre r.a dediki: Rasülullah s.a.v efendimize şöyle sordular:
سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ عَنْ أَكْثَرِ مَا يُدْخِلُ النَّاسَ الْجَنَّةَ، فَقَالَ : " تَقْوَى اللَّهِ وَحُسْنُ الْخُلُقِ "، وَسُئِلَ عَنْ أَكْثَرِ مَا يُدْخِلُ النَّاسَ النَّارَ ، فَقَالَ : " الْفَمُ وَالْفَرْجُ
"İnsanları ençok cennete sokan şeylerin neler olduğu sorulduğunda: ''Allah'dan korkmak ve güzel ahlaklı olmaktır'' demiştir. İnsanları encok cehheneme sokan nedir diye sorulunca: ''Ağız ve fercinen (avret mahallinen) işlenen günahlardır buyurdular'' demiştir. Tirmizî, Birr 62, (2005; Hakim, Müstedrek hadis no: 8010; Beyhaki, Şuabul İman hadis no: 5331; İbn Ebi Dünya, Müdaretün Nas hadis no: 76. Hafız Münziri et-Tergip vet-Terhip. Tirmizi: Hadis sahih gariptir dedi. Hakimde sahihtir dedi.
KİŞİNİN HERDUYDUĞUNU NAKLETMESİ YALAN OLARAK YETER
Hz Ebu Hureyre r.a dedi ki: Resülullah s.a.s şöyle buyurdu:
كَفَى بِالْمَرْءِ كَذِبًا أَنْ يُحَدِّثَ بِكُلِّ مَا سَمِعَ
Kişinin her duyduğunu anlatması, ona yalan olarak yeter.
İbn Ebu Şeybe, el-Musannef 8/408; Müslim, 1/5; Ebu Davud H nu 4992; Hakim, el-Müstedrek 1/112.
GIYBET OLMAYAN
Hz. Ebü Hüreyre ve Hz. Câbir (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
لا َ غِيْبَةَ لِفَاسِقٍ وَلاَ مُجَاهِرٍ، وَكُلُّ أُمَّتِى مُعَافىً إلاَّ الْمُجَاهِرُونَ.
"Ne fâsık ne de mücâhir (günahı açıktan işleyen) kimse için söylenen gıybet sayılmaz. Mücâhir olan hariç, bütün ümmetim affa mazhar olmuştur." [Rezîn ilavesidir. Buhârî'de ikinci kısım mevcuttur. Edeb, 60; Müslim, Zühd 52, (2990).]
GIYBET NEDİR
Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
أَتَدْرُونَ مَا الْغِيبَةُ ؟ قَالُوا : اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ، قَالَ : ذِكْرُكَ أَخَاكَ بِمَا يَكْرَهُ، قِيلَ : أَفَرَأَيْتَ إِنْ كَانَ فِي أَخِي مَا أَقُولُ؟ قَالَ : " إِنْ كَانَ فِيهِ مَا تَقُولُ فَقَدِ اغْتَبْتَهُ، وَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِيهِ فَقَدْ بَهَتَّهُ
"Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?" "Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine: "Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam: "Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?)"dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir." Ebu Dâvud, Edeb 40, (4874); Tirmizi, Birr 23, (1935); Müslim, Birr 70 (2589); Sahih hadis no: 5877; Nesai, Süneni Kebir hadis no: 11004; Beyhaki, Süneni Kebir hadis no: 19504.
AÇIKLAMA:
Görüldüğü üzere, Resulullah, gıybeti, hakkında konuşulan kimse işittiği takdirde hoşlanmayacağı bir vasfı ile onu anmak olarak tarif etmektedir. Bu vasfın onda olması şuçu hafifletmiyor. Olmaması, gıybetten de büyük olan iftirayı teşkil etmektedir. Gıybetle ilgili ülemânın sunduğu tarifler, aslını bu tariften almış olmalıdır.
GIYBET HOŞLANMAYACAGI SEYLERİ SÖYLEMEKTİR
Hz Ebu Hureyre r.a dedi ki: Resülullah s.a.v. şöyle buyurdu:
اَلْغِيْبَةُ ذِكْرُكَ اَخَاكَ بِمَا يَكْرَهُ
Gıybet; kardeşinin hoşlanmayacagı şekilde (arkasından) konuşmandır. Müslim, H nu 2589; Ebu Davud, H nu 4874; Tirmizi, H nu 1934; Nesai, H nu1518; Suyuti, el-Camıus-Sagir, H nu 5822; Münavi, Künüzul-Hakaik, H nu 5007.
Hz Ebu Hureyre r.a dediki Rasülullah s.a.v şöyle buyurdular:
إِيَّاكُمْ وَالظَّنَّ فَإِنَّ الظَّنَّ أكْذَبُ الْحَدِيثِ
Zandan sakının zan sözlerin en yalanıdır.
Tirmizi sünen, Tirmizi dediki hadis hasen sahihtir.
Hz Ebu Hureyre r.a dediki Rasülullah s.a.v şöyle buyurdular:
مِنْ حُسْنِ إِسْلَامِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَا لَا يَعْنِيهِ
Kişinin islamının güzelliğindendir boş şeyleri terk etmesi.
Tirmizi zühd 14; İbn Mace fiten 12; Hüsnü hulk 3; ve İmam Ahmed Müsned cI hadis no: 201. Hadis Hasendir. Ahmed bin Hanbelin rivayeti Müslim’in mutabatına göre sahih liğayri derecesine çıkmaktadır.
MÜMİN İKİKEZ ALDATILMAZ
Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
لَا يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ
"Mü'min, bir (yılanın) deliğinden iki defa sokulmaz."
Buharî, Edeb 83; Müslim, Zühd 63, (2998); Ebu Davud, Edeb 34, (4862).
MÜMİN SAFTIR FACİR HİLEKARDIR
Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
الْمُؤْمِنُ غِرٌّ كَرِيمٌ، وَالْفَاجِرُ خِبٌّ لَئِيمٌ
"Mü'min saftır, kerimdir. Facir, hilekârdır, leimdir (alçaktır)."
Ebu Davud, Edeb 6, (4790); Tirmizî, Birr 41, (1965).]Hadis hasen li ğayrihidir.
DÜNYA MÜMİNİN ZİNDANI KAFİRİN CENNETİDİR
Hz Ebu Hureyre r.a dan Peygamber efendimiz s.a.v şöyle buyurdular:
اَلدُّنْيَا سِجْنُ الْمُؤْمِنِ وَجَنَّة الْكَافِرِ
''Dünya müminin zındanı kafirin cennetidir'' demiştir.
Müslim, Sahihi Müslimde; Tirmizi, Süneni Tirmizi hadis no 2324. Tirmizi dediki: Bu babta Hz Abdullah bin Amr bin el-As r.a rivayet edilmiştir ve hadis Hasen Sahihtir.
Hz Ebu Hureyre r.a Peygamber efendimiz s.a.v'in şöyle buyurduklarını rivayet etti:
لاَ يَشْكُرِ اللهَ مَنْ لاَ يَشْكُرِ النَّاسَ
''Allaha şükretmiş olmaz insanlara teşekkür etmeyen'' demiştir.
Ebu Davud, Süneni Ebu Davud hadis no 4811. Tirmizi dediki: Hadis hasen sahih ve gariptir.
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
الْمُؤْمِنُ الْقَوِيُّ خَيْرٌ وَأحَبُّ إلى اللّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِ الضَّعِيفِ، وَفي كُلٍّ خَيْرٌ. احْرِصْ على مَا يَنْفَعُكَ، وَاسْتَعِنْ بِاللّهِ وَ تَعْجِزْ، وَإنْ أصَابَكَ شَىْءٌ فََ تَقُلْ: لَوْ أنِّي فَعَلْتُ لَكَانَ كَذَا وَكَذَا، وَلَكِنْ قُلْ: قَدَّرَ اللّهُ، وَمَا شَاءَ فَعَلَ فإنَّ لَوْ تَفْتَحُ عَمَلَ الشَّيْطَانِ
"Kuvvetli mü'min, Allah nazarında zayıf mü'minden daha sevgili ve daha hayırlıdır. Aslında her ikisinde de bir hayır vardır. Sana faydalı olan şeye karşı gayret göster. Allah'tan yardım dile, acz izhar etme. Bir musibet başına gelirse: "Eğer şöyle yapsaydım bu başıma gelmezdi!" deme. "Allah takdir etmiştir. Onun dilediği olur!" de! Zira "eğer" kelimesi şeytan işine kapı açar." Müslim, Kader 34, (2664); İbn Mace Sünen hadis no: 76; bn Hibban, Sahih hadis no: 5840.
AÇIKLAMA:
1- Nevevî, "Kuvvetli mü'min" tabirindeki kuvvetten muradın "nefsin azimet ve niyeti ve ahiret hususundaki düşüncesi" olduğunu söyler ve devam eder: "Bu vasıfta olan bir kimse cihadda cesaretle düşmana karşı ileri atılır ve onu karşılamada ve peşine düşmede daha hızlı davranır, emr-i bi'lmaruf ve nehy-i ani'lmünkere daha kararlıdır ve bütün bu amellerinde daha sabırlı ve metanetlidir. Namaz, oruç ve diğer ibadet ve zikirlere daha rağbetli ve onlara devamda daha şevkli ve musır olur."
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
إِذَا خَطَبَ إِلَيْكُمْ مَنْ تَرْضَوْنَ دِينَهُ وَخُلُقَهُ فَزَوِّجُوهُ ، إِلَّا تَفْعَلُوا تَكُنْ فِتْنَةٌ فِي الْأَرْضِ وَفَسَادٌ عَرِيضٌ
."Dini ve ahlâkı sizi memnun eden birisi kız talep ederse onu evlendirin. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve geniş bir fesad çıkar." Tirmizî, Nikah 3, (1084).
AÇIKLAMA:
Hadis: "Sizden birisi kızını veya bir yakınınızı evlenmek üzere isterse..." demektir. Hadis diyanet ve ahlak yönüyle takdir edilip beğenileni tercih etmeyi tavsiye etmektedir. Nitekim hadisin sonunda "Böyle yapmazsanız..." ifadesiyle "kızı diyanet ve ahlak yönüyle beğendiğinize vermeyip para, mal ve mevki yönüyle hoşunuza giden birini beklerseniz..." denmek istemiştir. Bu bekleyişten hasıl olacak fitne fesad çeşitlidir. Gayrımeşru ilişkiler ve zina yaygınlaşır, bekâr kızların sayısı artar, evlenme yaşı gecikir, yaşlı evlenmelerin birkısım mahzurları vardır; geçimsizlik, daha az sayıda çocuk yapma vs. gibi.
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
السَّخِيُّ قَرِيبٌ مِنَ اللَّهِ ، قَرِيبٌ مِنَ الْجَنَّةِ، قَرِيبٌ مِنَ النَّاسِ، بَعِيدٌ مِنَ النَّارِ، وَالْبَخِيلُ بَعِيدٌ مِنَ اللَّهِ، بَعِيدٌ مِنَ الْجَنَّةِ، بَعِيدٌ مِنَ النَّاسِ، قَرِيبٌ مِنَ النَّارِ، وَلَجَاهِلٌ سَخِيٌّ أَحَبُّ إِلَى اللَّهِ مِنْ عَالِمٍ بَخِيلٍ
"Sehâvet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Câhil sehâvet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever." Tirmizî, Birr 40, (1962).
AÇIKLAMA:
1- Sehâvet, Aynî'nin açıklamasına göre, "Uygun olanı uygun olana vermek, kendi kazancından, herhangi bir karşılık almadan harcamaktır. Bu, güzel ahlaklardan biridir, hatta en başta gelenlerden biridir. Buhl (cimrilik) bunun zıddıdır." Sehâvet dilimizde cömertlik olarak ifade edilir. Sahî de cömert demektir.
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
لَا تُنْكَحُ الْأَيِّمُ حَتَّى تُسْتَأْمَرَ، وَلَا تُنْكَحُ الْبِكْرُ حَتَّى تُسْتَأْذَنَ، قَالُوا : يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَكَيْفَ إِذْنُهَا؟ قَالَ : أَنْ تَسْكُتَ
"Dul kadın kendisiyle istişare edilmeden nikahlanamaz, bakire de izni sorulmadan nikahlanamaz" buyurmuşlardı. Ashabı sordu:
"Ey Allah'ın Resulü! Onun izni nasıl olur?"
"Sükut etmesiyle!" buyurdular." Buharî, Nikah 41, Hiyel 3; Müslim, Nikah 64, (1419); Tirmizî, Nikah 17, 18, (1107, 1109); Ebu Davud, Nikah 24, (2092, 2093); Nesâî, Nikah 33, (6, 85).
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
مَنْ تَعَلَّمَ صَرْفَ الْكَلاَمِ لِيَسْتَبِيَ بِهِ قُلُوبَ الرِّجَالِ لَمْ يَقْبَلِ اللّهُ مِنْهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ صَرْفاً وَلاَ عَدْلاً
"Kim, insanların kalbini çelmek için kelamın kullanılışını öğrenirse, Allah kıyamet günü, ondan ne farz ne nafile hiçbir ibadetini kabul etmez!" Ebu Davud, Edeb 94, (5006).
AÇIKLAMA:
Hattâbî, hadis metninde geçen sarfu'lkelam صَرْفُ الْكَلام tabirini ihtiyaç fazlası kelam diye ifade etmiştir. Bu durumda mana: "Kim insanların kalbini çelmek için ihtiyaç fazlası söz öğrenirse..." olur. Halbuki sarf kelimesinin çevirmek, kullanmak gibi daha geniş bir kullanımı var. Sözgelimi ayet-i kerimede صَرَفَ اللّهُ قُلُوبَهُمْ "Allah kalplerini çevirdi" (Tevbe 127) tabiri geçer. Sarraf
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
إنَّ الْعَبْدَ لَيَتَكَلَّمُ بِالْكَلِمَةِ مِنْ رِضْوانِ اللّهِ تَعَالَى لا َ يُلْقِي لَهَا بَالاً يَرْفَعُهُ اللّهُ بِهَا دَرَجَاتٍ فِي الْجَنَّةِ، وَإنَّ الْعَبْدَ لَيَتَكَلَّمُ بِالْكَلِمَةِ مِنْ سَخَطِ اللّه ِلا َ يُلْقِي لَهَا بَالاً يَهْوِي بِهَا فِي النَّارِ سَبْعِينَ خَرِيفاً
"Kul (bazan), Allah'ın rızasına uygun olan bir kelamı, ehemmiyet vermeksizin sarfeder de Allah onun sebebiyle cennetteki derecesini yükseltir. Yine kul (bazan) Allah'ın hoşnutsuzluğuna sebep olan bir kelimeyi ehemmiyet vermeksizin sarfeder de Allah, o sebeple onu cehennemde yetmiş yıllık aşağıya atar." Buharî, Rikak 23; Müslim, Zühd 49, (2988); Muvatta, 4, (985); Tirmizî, Zühd 10, (2315).
Hz Ebu Hureyre (radıyallahu anh) dedi ki: Resulullah (aleyhissalatu vesselem) buyurdular ki:
مِنْ حُسْنِ إسْلاَمِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَاَ يَعْنِيهِ
"Kişinin malayani şeyleri terki İslam'ının güzelliğinden ileri gelir." Tirmizî, Zühd 11, (2318, 2319); Muvatta, Hüsnü'l-Hulk 3, (2, 903). İmam Muhammed bin Hasan Muvatta. Hadisi İmam malik mürsel olarak Tirmizi ise mevsul olarak rivayet etmişlerdir.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْراً أوْ لِيَصْمُتْ
"Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun." Tirmizî, Kıyamet 51, (2502).
Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
مَنْ نَفَّسَ عَنْ مُؤْمِنٍ كُرْبَةَ مِنْ كُرَبِ الدُّنْيَا نَفَّسَ اللّهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ، وَمَنْ يَسَّرَ عَلى مُعْسِرٍ يَسَّرَ اللّهُ عَلَيْهِ في الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ، وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِماً سَتَرَهُ اللّهُ في الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ، واللّهُ في عَوْنِ الْعَبْدِ مَا كَانَ الْعَبْدِ في عَوْنِ أخِيهِ، وَمَنْ سَلَكَ طَرِيقاً يَلْتَمِسُ فِيهِ عِلْماً سَهَّلَ اللّهُ لَهُ طَرِيقاً إلى الجَنَّةِ، وَمَا اجْتَمَعَ قَوْمٌ في بَيْتٍ مِنْ بُيُوتِ اللّهِ تَعَالَى يَتْلُونَ كِتَابَ اللّهِ وَيَتَدَارَسُونَهُ بَيْنَهُمْ إلاَّ نَزَلَتْ عَلَيْهِمُ السَّكِينَةُ وَغَشِيَتْهُمُ الرَّحْمَةُ وَحَفَّتْهُمُ المََئِكَةُ وَذَكَرَهُمْ اللّهُ فِيمَنْ عِنْدَهُ، وَمَنْ بَطّأ بِهِ عَمَلُهُ لَمْ يُسْرِعْ بِهِ نَسَبُهُ
"Kim bir mü'minin dünyevi kederlerinden birini giderirse, Allah da onun Kıyamet günü kederlerinden birini giderir. Kim bir fakire kolaylık gösterirse, Allah da ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterir. Kim bir müslümanı örterse, Allah da onu dünya ve âhirette örter. Kişi kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da onun yardımındadır. Kim ilim aramak düşüncesiyle bir yola düşerse, Allah onun cennete olan yolunu kolaylaştırır. Bir grup, Allah'ın kitabını okumak ve aralarında tedris etmek üzere Allah'ın evlerinden birinde toplanırsa, üzerlerine mutlaka sekîne iner ve onları rahmet kaplar, melekler onları sarar. Allah da onları yanında bulunan mukarreb meleklere anar. Bir kimseyi ameli yavaşlatırsa, nesebi hızlandıramaz." Müslim, Zikr 38, (2699); Ebû Dâvud, Edeb 68, (4946); Tirmizî, Hudud 3, (1425); Birr 19, (1931); Kırâat 3, (2946).
Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) hazretleri anlatıyor: "Resulullah buyurdular ki:
الدِّينُ النَّصِىحَةُ. قالُوا: لِمَنْ يَا رسولَ اللّهِ؟ قالَ: لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ وَلأَئِمَّةِ المُسْلِمِينَ وَعَامَّتِهِمْ المُسْلِمُ أخُو المُسْلِمُ لا َ يَخْذُلُهُ وَلاَ يَكْذِبُهُ وَلاَ يَظْلِمُهُ. إنَّ أحَدَكُمْ مِرْآةُ أَخِيهِ، فَإِنْ رَأَى بِهِ أذَى فَلْيُمِطْهُ عَنْهُ
"Din nasihatten (hayırhahlıktan) ibarettir!" Yanındakiler sordu: "Kimin için ey Allah'ın Resulü?" "Allah için, kitabı için, Resulü için, müslümanların imamları ve hepsi için! Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Herbiriniz, kardeşinin âyinesidir, onda bir rahatsızlık görürse bunu ondan izale etsin." Tirmizî, Birr 17, 18, (1927, 1928, 1930); Müslim, İman 95, (55).
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
إذَا سَمِعْتُمُ الرَّجُلَ يَقُولُ: هَلَكَ النَّاسُ، فَهُوَ أَهْلَكُهُمْ
"Bir kimsenin "İnsanlar helak oldu!" dediğini duyarsanız, bilin ki o, kendisi, herkesten çok helak olandır." Müslim, Birr 139, (2623); Muvatta, Kelam 2, (2, 989); Ebu Davud Edeb 85, (4983).
AÇIKLAMA:
Hadiste geçen اَهْلَكُ kelimesi اَهْلَكَ şeklinde de okunmuştur. Birinci okunuş daha yaygın olduğu için manada onu esas aldık. İkinci okunuşta mana, "insanları, böyle söyleyen kimse helak etmiştir" olur.
Her iki mana da doğrudur. Şöyle ki: "İnsanlar helak oldu, iyi kalmadı" sözünün içinde, herkesi kötülerken kendisini övme manası vardır. Bu mana hem ye'si, hem ucbu , hem de zulüm ve gıybeti ifade eder. Dolayısıyla böyle söyleyeni, Resulullah, herkesin kötüsü olarak ilan edip, zemmetmektedir. Aslında kimin kimden üstün olduğunu Allah bilir. Alimler, kişi bu sözü, din hususundaki kendi hatalarını ve diğer insanların eksikliklerini gördüğü vakit üzüntüsünü ifade etmek maksadıyla söylemişse, bunun bir mahzuru olmayacağını belirtirler.
İkinci okunuşa göre de mana doğrudur. Çünkü: "İnsanlar helak oldu" diyen kişi bu sözüyle insanları kendisi helake mahkum etmiştir, onları helak eden Allah değildir. Allah'ın rahmeti geniştir, dilediğine rahmetiyle muamele edecektir. Öyleyse herkesin helak olduğunu söyleyen kimse, herhangi bir delile dayanmadan, zannıyla, zu'muyla bu hükmü vermiştir, böyle bir hükme itibar edilmez. Ayrıca böyle hükmeden kimse, bu sözüyle insanları ye'se atarak taati terketmeye ve günahlara girmeye sevkedebilir. Bu da onların helaka atılmasıdır" (en-Nihaye)."
Hz Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
كُلُّ أُمَّتِى مُعَافَى إلاَّ الْمُجَاهِرُونَ، وَإنَّ مِنَ الْمُجَاهَرَةِ أنْ يَعْمَلَ الرَّجُلُ بِاللّيْلِ عَمَلاً ثُمَّ يُصْبِحُ وقَدْ سَتَرَهُ اللّهُ تَعَالَى عَلَيْهِ فَيَقُولُ: يَا فَُلاَنُ عَمِلْتُ الْبَارِحةَ كَذَا وَكَذَا، وَقَدْ بَاتَ يَسْتُرُهُ رَبُّهُ، فَيُصْبِحُ فَيَكْشِفُ سِتْرَ اللّهِ عَلَيْهِ
"Ümmetimin hepsi affa mazhar olacaktır, günahı alenî işleyenler hariç. Kişinin geceleyin işlediği kötü bir ameli Allah örtmüştür. Ama, sabah olunca o: "Ey falan, bu gece ben şu şu işleri yaptım!" der. Böylece o, geceleyin Allah kendini örtmüş olduğu halde, sabahleyin, üzerindeki Allah'ın örtüsünü açar. İşte bu, günahı alenî işlemenin bir çeşididir." Buhari, Edeb 60; Müslim, Zühd 52, (2990).
AÇIKLAMA:
Hadis, bu ümmetten herkesin aff-ı İlahî'ye mazhar olacağını, bu umumi aftan sadece günahını aşikâr yapıp ilan edenlerin hariç kalacağını ifade etmektedir. Bazı alimler mananın: "Ümmetimden herkesin gıybeti terkedilir, alenî işleyenler (mücahir) hariç" olduğunu söylemiştir. Bu manayı verenler muafa kelimesinin metruk manasında olduğunu, bunun aslı olan afvın terk manasına geldiğini söylerler.
"Günahı alenî işleyen" diye tercüme ettiğimiz mücahir, "günahını izhar eden, Allah'ın üzerine çektiği örtüyü kaldırıp günahını başkasına anlatan" diye tarif edilmiştir.
Nevevî: "Fıskını veya bid'asını açığa vuran kimsenin, açığa vurduğu günahlarıyla yadedilmesi caizdir, diğerleriyle yadedilmesi caiz değildir" der.
Günahın izhar edilmesini bazı alimler: "Allah, Resulü ve salih mü'minlerin hakkını istihfaftır (hafife almak)" diye değerlendirmişlerdir.
Günahların setri, istihfaftan selamettir. Çünkü günahlar kişiyi alçaltır. Ayrıca, işlenen günah, haddi gerektiriyorsa, örtme haddi önler, had gerektirmiyorsa tazirden kurtarır. Eğer günah sırf Allah'ın hakkına müteallik bir günah ise, Allah'ın rahmeti gadabını getirdiği için, Ekremü'l-ekremin olduğu için onları evleviyetle affeder. Bu sebeple Allah, dünyada örttüğü bir günahı ahirette de teşhir etmeyecek demektir. Şu halde günahını açığa vuran kimse bu imtiyazdan mahrum kalacaktır.
Resulullah bütün bu faziletleri sebebiyle günahların gizli kalmasını, açığa vurulmamasını emretmiştir:
اِجْتَنِبُوا هذِهِ الْقَاذُورَاتِ الّتِى نَهَى اللّهُ عَنْهَا فَمَنْ اَلَمَّ بِشَىْءٍ مِنْهَا فَلْيَسْتَتِرْ بِسَتْرِ اللّهِ "Allah'ın yasakladığı şu pisliklerden kaçının. Kim de bunlardan bir şey işleyecek olursa onu Allah'ın örtmesiyle örtsün" buyurmuştur .
Resulullah başka hadislerinde de sarih olarak dünyada günahını açığa vurmayıp gizleyen kimseyi Allah'ın kıyamet günü affedeceğini müjdeler.
Yorumlar -
Yorum Yaz