Hadisciler ile Fikihcilar arasinda Fark nedir?
HADISCILERLE FIKIHCILAR ARASINDAKI FARK
Muhaddisinin imami celilul kadri Hadis alimlerinin imami) Sabi: “Fukaha (fikihcilar) bizler degiliz. Lakin Hadisi isitip Fukahaya ve birseyi ögretince ilmiyle amel edenlere rivayet etmis bulunuyoruz“. (Tezkiretül huffaz, zehebi c 1 sahife 74) ki ecillei ulamai dinden olduguna göre elhak büyük bir insaf göstermistir.
İmami zühri de: “Zeynül-abidin Ali bin el-Hüseyn den daha fakih birkimse görmedim. Lakin rivayeti Hadis ile az mesgul olur.“demistir.(Keza c 1 sahife 65).
Imam Ahmed de Essafii'ye“Şu meselede ne diyorsun demiş. “Essafii de cevap vermiştir. Ahmed te“ bunu neye dayanarak söylüyorsun demiş. “Bu konuda Kuran veya Hadiste bir şey varmi? demiştir. Yine Ahmed b. hanbel şöyle devam etmiştir: Şafii bu konuda Resulallahin bir hadisini rivayet ettiki, o hakikaten nass bir hadis idi. (Es-subki,Mana kavlil imam El-muttalibi s. 99)
el-Hatibte tarihu bagdad, saife 158'de Hadis ve hanefii fikhi ricalinden Iİa b. Eban(v. 220)in (3) biyografisinde, Muhammed b. Sema'a (v. 233) en şöyle rivayet etmiştir: “İsa b. Eban, Imam Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybani (129-187)nin Namaz kildiğı ve fikih meclisi akdettigi mescidde bizimle beraber namaz kiliyordu. Ben onu Muhammed b. el Hasanin yanina gitmeye davet edyordum, Isa b. Ebanda "onlar hadise muhalefet eden kimseler“ diyordu. İsa iyi bir hadis hafiziydi. Birgün bizmle beraber sabah namazini kildi, o günde Muhammed b. elHasanin günüydü. Meclise oturuncaya kadar onu birakmadim. Muhammedin işi bitince ona yaklastim ve “ u kardeşin oglu katib Eban b. Sadakanin ogludur. Zeki ve hadis konusunda bilgili birisidir.
Ben onu, sana davet ediyorum, kabul etmiyor ve bizim hadislere muhalefet ettigimizi sölüyor“ dedim. Muhammed ona döndü ve "Ey ogulcağazim, hadislerin nesine muhalefet ettigimizi gördün?“ Bizi dinlemeden hakkimizda söylenenlere inanma“ dedi. O gün isa, hadis ile ilgili 25 mesele sordu. Muhammede b. el hasanda cevaplarini verdi, mensuh olanlarini gösterdi ve delillerini siraladi. Çiktiktan sonra İsa b. Eban bana şöyle dedi: "Hakikat nuru ile aramda bir perde vardi şimdi kalktı. Allah'ın mahlukati arasında ,insanlara gösterdigi böyle birinin olabileceğini sanmazdım. İsa, Muhammed b. el-Hasan(129-187)'a son derece bağlandi ve ondan fıkıh ögrendi.
Bisr b. el-Velid el-Kindi(v.238) rivayeti bunu göstermektedir. Bisr söyle demistir: Biz Sufyan Ibn Uyeyne (v.198) nin yaninda bulunurduk. Müskil bir mesele geldiginde, der denilir o da der bende hallederdim. Ibn Uyeyne: <Fukahaya teslim olmak, dinin selametidir> derdi. El-Cevahirul-Mudiyye,1,s,166.
Bu münasebetle Tacüd-dini Sübkinin Tabakats-safiiyesinde Ebu sevr Rahimehullahin tercemei halinde gördügüm atideki fikra Fakih (fikihci) ile Mukaddesin (hadisciler arasinsaki) farkini daha acik gösterir: Gasl-i emvati (ölü yikamayi) sanat ittihaz (meslek edinmis) etmis bir hatuncagiz günün birinde iclerinde ecillei muhaddisin (hadiscilerin büyüklerin); den Yahya bin main, Ebu hayseme, Halaf bin salim gibi zevad-da (sahislar) dahil olan bir cemaatin Hadis müzakeresi (görüs alisverisi) ile mesgul olduklarini görmüs. Bu zevatin (insanlarin) ikide bir bu “hadisi filan rivayet etmistir. Bu hadis filandan baskasi rivayet etmemistir.“ dediklerini isitince coktan beri sormak istedikleri bir müskil-i dinisini (dini bir sorununu) halledebilecek en münasip (uygun) zevat (sahislar) iste bunlar olacagina hükmederek ortaliga: Haizin (aybasi olan bir kadinin) mevtayi (ölüyü) gasletmesi (yikamasi) caizmidir? diye bir sual atar. Hazirun (hadisler hakkinda görüs alisverisinde bulunanlar) hep birbirlerine bakismislar. Derken öteden o meclisi müzakereye istirak etmek üzere gelen Ebu sevr görünmüs. Müsarinüleyh eimme-i fukahayi müctehidinden idi (Kendisi Mutlak müctehidlerden büyük bir fikih alimiydi). Ve hadis rivayet etmekle beraber diger huffas (hadis hafizlari) gibi iksari (encok hadis) rivayet ile maruf (bilinen) degildir. Huzzar onu görünce kadina: Iste su gelene sor diye isaret etmisler.Kadinda yüzünü dönünce hazreti görüp sualini ona irad (sormus) etmis. O da derhal su cevabi vermis: Evet yikabilir cünkü nebiyyi ekrem sallallahü aleyhi vesellem hz. Aise ra ya: “Senin hayiz (aybasi) halin senin elinde degildir. buyurduklarini Ümmül müminin (müminlerin annesi) hz lerinden Kasim bin muhammed riveyet ettigi gibi Ümmül müminin (müminlerin annesi) hz lerinin: “taragi islatip Nebiyyi ekrem salallahu aleyhi vesellem hz lerinin saclarini haiz (aybasi halindeyken) iken tarardim. “dedigide bize balig (ulasmistir) olmustur. Haiz (aybasi olanin) dirini basini yikayip tarayabilirse meyyitinki (önünkini) evliyette kalir. Inteha (sonunda) oradaki muhaddisler (hadisciler) bu cevabi isitince: “evet bunu filanda rivayet etmistir; bize filan haber verdi; filan tariktende (rivayet yolundan) bize bu balig (ulasti) oldu“. diye cesit cesit rivayetten tuluki rivayattan (rivayet yollarindan) bahsetmege koyulmuslar. Kadincagiz bunlari bir müddet dinlemis dinlemisde sonra: “Peki anladik. Ama deminden beri siz nerede idiniz?“ diyerek savusmus (cekip gitmis).
Yine sübkinin tabakatinda mütaala ettigime göre: “Imamül eimme“ lakabi celilini ihraz eden (Hadisde imam büyük Hadis alimi) Ebu bekr bin Hüzeyme bir gün Imami Safii’nin ashabindan ve eimmeden Ismaili müzeni (imam safinin en seckin talebesidir) nin meclisinde iken Irakilerden biri sibni amd (adam öldürmeye kasti olmadan ölümüne sebep olma) ile olan katil cinayetine bir münazara (tartisma) acip: “Cenabi hak Kitabi keriminde katli yalniz and (kasden) veya hata ile tasvif (bildirmisken) buyurmus iken siz sibni amd (adam öldürmeye kasti olmadan ölümüne sebep olma) diye 3. Bir vasfi nereden cikariyorsunuz“ diye sormus. Müzeni bu meseleye dair Imami safiinin Ali bin zeyd bin cüdan tarikinden rivayet ettigi Hadisi serif ile ihticac (delil getirmis) etmis. Iraklinin „ Ali bin zeyd bin cüdan ile siz ihticac edermisiniz“ diye irad ettigi (sordugu) ikinci 2. Sual üzerine Müzeninin sükut ettigini Ibnü Hüzeyme görünce hemen atilip: “Ali bin zeyd ibnü cüdandan baska Eyyüb sahtiyal ile Halid hazza da bunu rivayet etmislerdir.“ Diyerek imami müskilattan (sikintidan) kurtarmislardir. Lakin irakli senedlerin (rivayet edenlerin) üst tarafina gecerek: “ya su ukbe bin evs dediginiz kim oluyor?“ deyince: “Basrali bir ravidir. Ibnü sirinde malum olan celaleti kadri ile beraber bu hadisi ondan rivayet etmistir. “ Diyerek ukbenin beynelmuhaddisin maruf (hadisciler tarafindan bilinen) bir kimse oldugunu anlatmis. Bunun üzerine iraki Müzeniye dönerek: “münazara (tartisma) eden sizmisiniz yoksa o mu?“ demesiyle Müzeni:“ Hadise sira gelince o münazara eder. Cünkü Hadisi o benden iyi bilir Hadis sabit olduktan sonrada söz söyleme sirasi bana gelir.“ Cevabini vemistir. Fakih ile muhaddisin iste farki.